Dead Poets Society (Ölü Ozanlar Derneği)
Dead Poets Society türkçe adıyla Ölü Ozanlar Derneği eğitimin ders kitaplarında öğretilenin ötesine nasıl geçebileceğini gösteren çok değerli bir filmdir. Eğitim hakkında ilham veren filmler serisi için ikinci tercihimi 1989 Akademi Ödülleri’nde En İyi Özgün Senaryo ile senarist Tom Schulman’a Oscar kazandırmış olan bu filminden yana kullanmak istedim.
”O Captain! My Captain” (1865 yılında Walt Whitman tarafından Amerikan başkanı Abraham Lincoln’ün ölümü hakkında yazılmış uzun bir şiirdir. Şiirin tamamını okumak için buraya tıklayınız.)
Ölü Ozanlar Derneği, gençlerin nasıl eğitilmesi gerektiği konusunda birbiriyle çelişen iki teori üzerine odaklanmaktadır. İlk teori geleneksel metotlara dayalı, katı kurallar ve ezberci yapıdan oluşur. Filmde, sistem tarafından kabul görmüş olan bu yöntemdir. Diğer metot ise eğitimi çocuklara kendilerini gerçekleştirme disiplini olarak sunar. Eğitim, öğrencileri potansiyellerini bulmaya yönlendirir. Ayrıca olaylara farklı bir bakış açısıyla nasıl bakmaları gerektiği konusunda aydınlatmayı amaç edinmiştir. Bu tür öğretim tarzı, çocukların okulda öğrendiklerini kişisel yaşamlarıyla da ilgili hale getirmek için kullanılır. Eğitimin sadece testler için kavramları değil gerçek dünyayı da anlamak için olduğunu göstermeye çalışır.
Ölü Ozanlar Derneği, bir edebiyat öğretmeninin şiir öğretimi yoluyla öğrencilerine nasıl ilham verdiğini şiirsel bir anlatım ile izleyiciye aktarmayı başarmış bir eserdir. Eğitim metodu konusunda sizlere de ilham verebileceğini düşündüğüm bu filme gelin bu yazıda birlikte bakalım.
Filmin Konusu
Welton Akademisi Vermont’daki muhafazakar ve aristokrat yatılı bir erkek okuludur. Okul gelenek, onur, disiplin ve mükemmellik temelleri üzerine kurulmuştur. Yeni okul döneminde edebiyat öğretmenliği kadrosundaki değişiklik ile John Keating’in (Robin Williams) son sınıf öğrencilerinin dersine girmesiyle değişim başlar.
Carpe Diem!
”Carpe diem. Günü yakalayın çocuklar. Hayatınızı olağanüstü yapın.” – John Keating
Yeni edebiyat öğretmeni Keating’in öğretim yöntemleri, Welton standartlarına göre alışılmadıktır. Keating öğrencilerini kendilerini keşfetmeleri konusunda daima cesaretlendirir. Onlara benzersiz olduklarını söyler ve bunu çeşitli yöntemlerle onlara hissettirir. Ezberci sisteme tamamen karşıdır ve öğrenciler kendi duygularını keşfederek şiirleri yürekten okumaya başlarlar. Welton Akademisi son sınıf öğrencilerinden Neil Perry (Robert Sean Leonard) ve Todd Anderson (Ethan Hawke) sırasıyla doktor ve avukat olmak için sert ebeveyn baskısı altındadırlar. Ancak Todd bir yazar olmak istemektedir. Neil ise oyunculuk tutkusuna sahiptir.
Edebiyat öğretmeni Keating, aslında Welton Akademisi mezunudur. Öğrenciler zamanla bunu öğrenir ve Keating’in Welton’da eski bir öğrenci olduğunu zamanda arkadaşlarıyla kurdukları “Dead Poets Society” adlı okul edebiyat kulübünü keşfederler. Enerjileri ekrana dolu dolu yansımış olan bu heyecanlı gençler kendi ”Dead Poets Society” kulüplerini gizlice kurmaya karar verirler.
”Kendi sesini bulmaya çalışmalısın, çünkü ne kadar uzun süre beklersen, onu bulma şansın o kadar az olur.” – John Keating
Spoiler Alarmı!
Keating’in öğretim yöntemleri zamanla diğer öğretmenler tarafından farkedilmeye başlamıştır. Keating yöntemleri bazı öğretmenler tarafından beğenilsede çoğunluk Keating’i eleştirecektir. Müdür Nolan (Norman Llyod) tarafından öğretim yöntemleri hakkında uyarılan Keating, öğrencilerine sisteme karşı protesto yapmak konusunda “aptal değil, akıllı” olmalarını tavsiye eder.
”A Midsummer Night’s Dream
William Shakespeare tarafından 1590’lı yıllarda yazılmış olan ”A Midsummer Night’s Dream (Bir Yaz Gecesi Rüyası)’‘ oyunu için okul dışında oyuncu seçmelerine katılan Neil, babasının (Kurtwood Smith) bunu onaylamayacağını bilmektedir. Neil, oyuncu olma hayalini gizlice gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Babasının bilgisi olmadan, Bir Yaz Gecesi Gecesi Rüyası tiyatro oyununda sihirli güçlere sahip yaramaz bir peri olan Puck rolünü seçer. Keating, ailesine bunu söylemesi ve tutkusundan samimiyetle bahsetmesi konusunda Neil’i teşvik eder. Ancak Neil babasından korktuğu için bunu yapma cesaretini toplayamaz. Ailesine gerçeği söyleyemez ve Keating’e yalan söyler. Ardından tiyatroda bu rolü oynayarak oyunculuk hayalini gerçekleştirecektir.
Babası oyunu tiyatroda izlemiştir. Neil mükemmel oynamış ve seyirciden dolu dolu alkış toplamıştır. Babası ise tamamen öfkeli gözükmektedir. Herhangi bir kutlamaya izin vermeden Neil’i eve götürür. Neil’e onu okuldan alacağını ve askeri bir okula kaydettireceğini söyler. (Özellikle buradan sonraki kısmı filmi izlemediyseniz ve izlemeyi planlıyorsanız okumanızı tavsiye etmiyorum.) Onu bekleyen gelecekle başa çıkamayan ve babasının duygularını anlamasını sağlayamayan Neil o gece babasının silahıyla intihar eder.
Neil’in babası kendinde bir hata aramak yerine okuldan kaynaklandığını düşündüğü bu intihar için bir soruşturma başlatılmasını ister. Keating günah keçisi ilan edilir ve okuldan kovulur.
Sonuç
Welton Akademi, öğrencilere nasıl düşüneceklerini öğrenme özgürlüğü vermek yerine onlara ne düşüneceklerini öğretmeye çalışan bir kurumdur. Özgürlükçü düşüncelerle yaklaşım, buna hazır olmayan bir toplumda koşullar gereği değişik sonuçlar doğurmuştur. Kendini gerçekleştirme arzusu ile yanıp tutuşan Neil filmin sonunda gerçek bir Ölü Ozan’a dönüşmektedir. Neil’in Ölü Ozan‘a dönüşmesiyle anlatılmak istenen metaforlar çok değerlidir.
Bugün eğitim, Bay Keating’in eğitim konusundaki görüşleri ile daha uyumludur. Bugün öğrencilerden bir şiiri grafik üzerinde derecelendirmeleri istenmez, bunun yerine şiirin kendilerine nasıl hitap ettiğini keşfetmeleri sağlanır.
”Kim ne derse desin, kelimeler ve fikirler dünyayı değiştirebilir.” – John Keating
Keating öğretim tarzı eğitimin genel olarak çocuklar üzerinde yaratabileceği muazzam etkiyi gösterir. Ölü Ozanlar Derneği, iyi bir öğretmenin ne kadar etkili ve önemli olduğunu ve eğitimin çocuğun hayatında fark yaratabileceğini göstermek için oluşturulmuş bir hikayedir.
Ödüller
Film eleştirmenlerin beğenisini kazanmış ve birçok ödüle aday gösterilmiştir. En özgün senaryo başta olmak üzere pek çok alanda ödüle lâyık görülmüştür. Filmin müziklerini yapan Maurice Jarre de yine ödül alan isimlerden biri olmuştur.
- En İyi Özgün Senaryo Oscar’ı
- BAFTA En İyi Film Ödülü
- Cesar En İyi Yabancı Film Ödülü
- BAFTA En İyi Film Müziği Ödülü
- David di Donatello En İyi Yabancı Film Ödülü
- NME En İyi Film Ödülü
Ayrıca film, AFI (American Film Institude) tarafından Tüm Zamanların En İlham Verici 100 Filmi listesine seçilmiştir. Listenin tamamını görmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Bir Öğretmen Olarak Konu İle İlgili Tercihlerim ve Deneyimlerim
6 yıllık öğretmenlik hayatımda öğrencilerime öğretmek istediğim en önemli şey matematik değil, isteklerine ulaşabilmenin yollarını öğretmeye çalışmak oldu. Bunu yaparken de nasıl düşünmeleri gerektiğine dair kendi inandıklarımdan yola çıkarak hepsine tek tek rehber olmaya çalıştım. Hayatta karşılaştıkları problemler ile matematik problemlerinin aynı olduğunu, bir matematik sorusunu çözerken düşündükleri çözümleri, aradıkları yolları, cevaba ulaşmak için gösterdikleri çabanın gerçek hayatta karşılarına çıkan problemleri çözmek için gösterecekleri sabır ile benzeterek anlattım mesela.
Çünkü bizim çözülmesi gereken problemlerimiz ve problemi çözmek için yollarımız vardır.
Gerçek hayatta da böyle değil midir?
Matematik öğretmeni olarak benim de öğrencilerimi cesaretlendirdiğini düşündüğüm bir kaç yöntemim var elbette. Öğrencilerime bir çok yol gösterir, çözüm yollarını en uygun buldukları yoldan çözmeleri konusunda onları teşvik ederim. Yazılı sınavlarda öğrencilerimden soruyu matematiksel olarak ifade edemiyorlarsa nasıl düşündüklerini yazmalarını ister, yazdıklarından yola çıkarak konuyu ne kadar anladıklarını incelerim. Bazen öğrencilerim kendilerini çok daha farklı bir şekilde ifade ederler. Böyle anlarda yanıma çağırır ve burada ne demek istedin diye sorar bakış açısını gerçekten anlamaya çalışırım. Önemli olan sonuca ulaşması değil, o sonuca ulaşırken nasıl düşündüğünü anlamaktır. Bu yöntem hem öğrencilerimi daha iyi tanımamı hem de bir sonraki ders planımı buna göre oluşturmama fayda sağlar. Aynı zamanda öğrencilerim cesaretlenir ve hata yapmaktan korkmazlar.
1989 yılında çekilmiş bu filmde o zamanlarda bile okul ve aile baskısı olduğunu ancak Keating gibi öğretmenlerin de var olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz. Filmde de Keating’in yaptığı şey öğrencilerini cesaretlendirmektir. Ben de Keating gibi öğrencilerimi cesaretlendirdiğime inanıyorum. 6 yılda dokunduğum her öğrencimi hatırlıyorum. Hayatlarına dokunup, fark yarattığıma inanıyor ve daha fazlasını yapabilmek için çabalıyorum. Öğrenme hayat boyu sürecek bir yol ve hepimizin öğreneceği çok şey var.
Fark yaratan öğretmenler olmak dileğiyle…