LA CANDELERİA SOKAKLARI
GRAFİTİLER
Bogota, Kolombiya’nın başkenti.
Havası soğuk, gökyüzünde hep bulut… Kiremitten yapılmış evleriyle turuncu, doğasıyla yemyeşil bir şehir. Oldukça kalabalık, bir o kadar karmaşık. Ve çantalar önde, bindik mi metrobüse 🙂
Metrobüs dediğime bakmayın. Bogota‘da bu ulaşım aracına TransMilenio deniyor. Ulaşım konusunda ki deneyimlerimi bir başka yazıda paylaşacağım. Şimdi konumuza dönelim.
TransMilenio’ya bindik ve tarihi merkeze gidebilmek için iki durak seçeneğimiz olacak. Bu seçenekler bindiğiniz yere göre değişkenlik gösteriyor. Bu durakların isimleri;
- Universidades
- Las Aguas
İki durakta birbirine bağlı. Las Aguas‘ta indiğinizde direk merkeze çıkarken, Universidades‘te indiğinizde ise Las Aguas tabelasını takip etmeli ve durak içinden ayrılmayarak 5-6 dakika yürümelisiniz. Yine varacağınız nokta Las Aguas olacak. İstasyondan çıkınca tam karşınızda bir meydan, meydanda da bir yapı göreceksiniz. Burası Gazeteciler Parkı yani Parque de los Periodistas.
Bu meydanda el arabasında hindistan cevizi satan biri olur. Eğer sadece hindistan cevizi suyu içmek isterseniz 3,000 COP karşılığında 2 ya da 3 bardak içebilirsiniz. Satıcı, cevizin içinde ki su bitene kadar bardağınızı dolduruyor. Hindistan cevizinin geri kalan kısmını da satın almak isterseniz 5,000 COP. Dilim dilim kesip size veriyorlar.
Meydanda bazen sergiler de olur. Kahve, hediyelik eşya, wayuu çantaları ve daha neler neler. Ben olsam satın alma işini dönüşte hallederdim 🙂
La Candeleria bölgesi, sömürge döneminden kalmış bir çok yapıyı içinde barındırıyor. Botero müzesi, altın müzesi, Simon Bolivar meydanı, çok eski bir katedral ve daha bir sürü şey. O yüzden şehrin en turistik ve renkli bölgesi diyebiliriz.
Ben hemen hemen her pazar buraya gelirim. Bazen hindistan cevizi suyu alırım bazen ise tam meydanın karşısında ki Juan Valdez kahvecisinde kahvemi yudumlarım.
Sonra kendimi atarım o rengarenk sokaklara. Kaybolurum, kaybolduğum için eğlenirim ve bolca fotoğraf çekerim. Her gittiğimde de farklı bir yönünü keşfederim.
Bu arada neden bilmiyorum ama pazar günleri hava hep çok güzel oluyor 🙂
La Candeleria‘nın meşhur sokaklarında ki o harika grafitiler için “Free walking tour (ücretsiz rehberlik turları)” düzenlenir. Ücretsiz olduğu söylenen bu rehberlik turlarında şehri yürüyerek keşfeder ve detaylı bilgiler alırsınız. Genelde bu grafiti turları 2 saat sürer. Ne kadar hoş değil mi? 🙂 Ancak işin doğrusu bu turlar ücretsiz değildir. Rehber tur sonunda ayırdığı bu vakit için sizden para ister. Ama sabit bir ücreti yoktur. Gönlünüzden ne koparsa verebilirsiniz ya da benim gibi kendiniz sokakları keşfedebilirsiniz.
Yapılan her bir grafitinin öylesine yapılmadığı söylenir. Yani o güzel sanat eserlerinin her birinin hikayesi var.
Ayrıca grafitiler sürekli değişiyor veya yenileniyor. Örneğin fotoğrafta ki sanat eserini GUACHE 2018’de yapmış. Guache‘nin grafitilerini incelerseniz eserlerinde yerli halkı ve ruhani durumları resmettiğini farkedebilirsiniz. Özellikle de atalarının imgelerini ve çağdaş tasarım öğelerini birleştiren çalışmalar yapıyor.
Ve tabi ki Google’a Bogota yazıp görsellerde arattığınızda ilk gelen fotoğraflardan Wayuu kadını çizimi. Bu eserin sahibi Carlos Trilleras ve görmek isterseniz Plaza del Chorro de Quevedo meydanına giderken dar bir sokağın içinde yer alıyor. İspanyollara boyun eğmeyen bir grup yerliyi temsil ediyor. Grafiti sanatçısı Carlos, biraz önce yer verdiğim Guache ile benzer türde çizimler sunuyor.
KOLOMBİYA’ DA GRAFİTİ YASAL MI?
Genç bir grafiti sanatçısı olan Diego Felipe Becerra duvara resim çizerken polis tarafından arkasından vuruluyor. Polis durumu örtbas etmek için Diego’nun otobüs soymaya çalışırken savunma anında vurulduğunu söylüyor. Durum Birleşmiş Milletler tarafından kınanıyor. Daha sonra sokak sanatçıları ile kolluk kuvvetleri bir araya geliyor ve iş birliği yapıyorlar. Bu olaydan sonra Bogota’da grafiti yasallaştırılıyor.
Ayrıca her yıl grafiti yarışmaları düzenleniyor. Gerekli malzemeler ile birlikte boş bir duvar tahsis ediliyor. Ne hoş değil mi?
Bogota‘da her yerde bu tarz sanat eserlerinin olması o gri havayı alıp götürüyor ve şehre ruh katıyor.
Grafiti sanatçısı Nicolas Castro‘nun çok güzel bir söylemi var;
Grafiti değişimin bir aracı olarak kullanılmakta. Grafiti, insanların günlük hayatlarına bir mesaj iletmek, bir etki oluşturmak, davranışlarını değiştirmek için var.